Ahmet Çetiner-Egeye Dönüş

Ahmet Çetiner-Egeye Dönüş

KISACA KENDİNİZDEN BAHSEDER MİSİNİZ?

Ahmet ÇETİNER, 1986 Nazilli doğumluyum. Lise bitimine kadar Nazilli’de devam etti hayatım. Üniversite ile birlikte İstanbul’a gittim. Marmara Üniversitesi İşletme bölümünü bitirdikten sonra her yeni mezunda olduğu gibi bende de bir iş telaşı başladı. Ama şöyle bir durum vardı ki; üniversite hayatım boyunca kendi çapımda ticaretle meşgul olmuştum hep. Babamın hayatımı idame ettirmek için gönderdiği harçlıkları kendime sermaye yapıp bir şeyler alıp sattım 4 sene boyunca. Şunu gördüm ki; kurumsallaşmadan sürdürülebilir bir ticaret pek mümkün değil. Kaldı ki; bir hayalim vardı. Güven Borça’nın kitabından esinlenerek “bu topraklardan bir dünya markası çıkar mı?” sorgusu beni sürekli tetikliyordu. Yol haritası belliydi; önce askerliği tamamlamam ardından da en az 3 sene kurumsal ve mümkünse global bir firmada en az 3 sene karın tokluğuna dahi olsa deneyim kazanmam gerekiyordu. Hemen askerlik vazifemi yapıp kolları sıvadım deyim yerindeyse. İstanbul’da benim için yeni bir dönem başlıyordu. Her önüme gelen firmaya başvuru değil, hayalimin kriterlerine uygun firmalara iş başvurusu yapacaktım.

Birgün Lc Waikiki – Şirinevler mağazasında birkaç arkadaşımla birlikte alışveriş yaparken bir şey dikkatimi çekti. Kasada muazzam bir sıra, insanların kucaklarında 8-10 parça ürün (o zaman sepetler yoktu), mağazanın güvenlik görevlisi merdivenlerde “sağdan çıkın, sağdan inin” direktifleriyle kalabalığı yönlendiriyor. Mahşer yeri gibiydi. Başka bir görevli kucağındaki çocuğu elleriyle yukarı kaldırıp kasaya doğru sesleniyordu; “Bu çocuk kimin, çocuğunu kaybeden var mı?” diye. Kasadan bir hanımefendi kucağındaki ürünleri dahi bırakmadan “Benimmm!” diye seslendi görevliye. O an bende bir aydınlanma yaşandı ve bir anda durumu sorgulamaya başladım. İnsanları para ödemeleri için sıraya sokan, kaybolan çocuğunu dahi anneye unutturan bu dürtünün sebebini merak ettim. Tüketici davranışını bu denli etkileyen şeyin arkasında yatan parametreleri öğrenmem gerekiyordu. Akabinde Lc Waikiki’nin mağaza müdürlüğü ilanına başvurdum. 5bin kişinin sınava tâbi tutulduğu Türkiye’nin 8 ayrı ilinde eş zamanlı düzenlenen bir yazılı sınava girdik. 3 ay boyunca muhtelif mülakatlardan geçip elene elene 13 kişiye kadar indik ve sonunda işe alınmıştık. Önce 6 aylık bir muazzam eğitim, sonrasında ise mağazaya atanma… Benim için süreç harika ilerliyordu. Sanki 2. üniversiteyi okuyor gibiydim. Bu esnada evlilik süreci hayatımı bir üst boyuta taşıdı. Kendisi de Nazilli’li olan lise arkadaşım Rabia Hanım ile evlendik. Eşim endüstri mühendisi, idealist ve benim gibi hayalperest 🙂 Tevafuk odur ki; o da benzer yıllarda Lc Waikiki’de farklı bir departmanda işe başladı ve hayallerimiz adına çift kanatlı bir kuş gibi havalanmaya başladık. 3 seneyi aşkın bir süre boyunca 4 farklı mağazada yöneticilik yaptım. Neden sonra anladım ki; kendimi tekrarlamaya başlamıştım. Hayallerim vardı ve zaman kaybına tahammülüm yoktu. Statü, maaş, yan haklar vs. tüm parametreler yolunda gidiyorken Lc Waikiki’den kendi isteğimle ayrılıp, bir kozmetik firmasında (NeoDeo Kozmetik) işletme müdürü olarak işe başladım. Firmanın benim için hususiyeti şuydu ki; üniversite hayatım boyunca ürünlerini sattığım bir markanın üretim tesisinde, şimdi yönetici olarak işe başlıyordum. Kader gayrete âşıktır derler, tam da bu süreci yaşıyordum… Nispeten daha küçük bir firmada, daha mahdut şartlarda işe başlamak bana ayrı bir his yaşatıyordu. Zira şimdi er meydanına çıkma vaktiydi. Öğrenilen bilgilerin ve edinilen tecrübelerin fiiliyata dökülmesi için harika bir zemin verilmişti bana. Ve çalıştığım yıllar boyunca yapı itibariyle daha kompakt olan bu işletmede üretimden pazarlamaya, perakendeden toptana, ihracattan markalamaya kadar pek çok departman hakkında bilgim, tecrübem oluşmaya başladı. Kaslarımın giderek genişlediğini hissediyordum. Bu esnada kızımız dünyaya geldi. Hayatın rengi değişmeye başlamıştı bizim için. Nesil beklentiniz olan yavrunuzla ilgilenmeniz gerekiyor, emek vermeniz şart. Ama İstanbul’un zaman fakiri yaşayış tarzı bir müddet sonra sizi farklı arayışlara itiyor. Biraz daha sükûna ermek, evlâdımızla ilgilenmek ve kendi işimizi yapmak için deyim yerindeyse gemileri yaktık.

FİRMANIZIN KURULUŞ ÖYKÜSÜNDEN BAHSEDER MİSİNİZ?

2016 sonu itibariyle çok sevdiğim işimden kendi isteğimle ayrıldım. Tabiri caizse 1 aylık bir kampa girdim, inzivaya çekildim. Bu esnada epey bir okuma yapma imkânım oldu. Eşimle hayallerimiz devam ediyordu ama kanalize etmemiz lazımdı. İstanbul’da her gün an az 4 saatimiz vasıfsız bir şekilde yolda (trafikte) geçiyordu. Bu zaman israfı ve enerji kaybı bizi ciddi anlamda demotive ediyordu. Yeni bir iş kurmak istiyorduk ve İstanbul’dan çıkmak talebindeydik. Önce ihtiyaca odaklandık. Nasıl bir iş yapalım? Torunlarımıza miras kalacak kadar sürdürülebilir, ihracata uygun, insanlığa faydası dokunacak bir proje olmalıydı ve bizi İstanbul’dan çıkartabilmeliydi. Düşün düşün derken kendi ihtiyaçlarımız aklımıza geldi. Annem özellikle çocuğumuz doğduktan sonra düzenli olarak gıda kolisi gönderirdi bize. Tarhana, reçel, zeytin salça vs. Dedik ki; biz Ege’ye dönelim. Bu işin merkezine, memleketimize yerleşelim. Biliyorduk ki; özellikle büyükşehirde yaşayan insanların en büyük hayallerinden birisi; emekli olduktan sonra Ege’nin sakin bir şehrine yerleşip yavaş ve doğal bir yaşam sürmek. Biz bu adımı emekli olmadan önce atıp, bu hayalle yaşayanların ayağına Ege’yi taşıyalım. Fotoğraflarla, videolarla, bloğumuzla insanlara Ege’yi anlatalım, yemek tariflerimizi ve kültürümüzü tanıtalım. Ayrıca bize nasıl ki periyodik olarak memleketimizden koli geliyordu, biz de ihtiyacı olan insanlara doğal ve yöresel gıda kolisi gönderelim. Finalde hem hayallerine eşlik edelim hem de hayatlarına sağlıklı ve natürel ürünlerle dokunarak bir fayda sağlamış olalım. Bu vesileyle de İstanbul’dan Nazilli’ye göç hikayemizi markalaştırıp bir değer meydana getirelim. Amiral markamız olan Egeye Dönüş’ün hikayesini işte bu göç hikayesi oluşturuyor. 1 Ocak 2017 tarihinde 1 kg siyah zeytin ve 1 teneke zeytinyağı ile başlayan serüvenimizde, 2024 başı itibariyle 8. Senemize gireceğiz. 400’e yakın ürün çeşidi, 20bin’e yakın tanıştığımız haneyle şimdilerde markamız ülkemizin tamamına hizmet verir konumdadır. Ayrıca 2023 yılında memleketimizin ürünlerini Kanada’ya göndermeye başlayarak hayallerimizden biri olan ihracatın da kapısını açmış olduk. 2030 yılına kadar Türkiye’nin en başarılı nitelikli gıda perakendecisi olma vizyonuyla yola devam eden firmamız geleneksel tarifleri güncel tekniklerle birleştirip insanlara doğal, sağlıklı ve nitelikli gıda sunmayı kendine misyon edinmiştir. Hedefimize ulaşırız ulaşamayız bunu kestirmek güç ama bizler seferle mükellefiz. Çalışmak, kendimizi geliştirmek, niteliğimizi arttırmak, dünyayı okumak ve dünyaya memleketimizin ürünlerini tanıtıp satmakla mesulüz. Zafer ve netice Allah’tandır.

NAZİLLİ VE BÖLGEMİZİ SEKTÖRÜNÜZ AÇISINDAN DEĞERLENDİRİR MİSİNİZ?

Firma unvanımız “Karya Grup Gıda Sanayi” takısıyla başlıyor. 3 markamız var; “Egeye Dönüş, Ege Usulü, Sovegean”. Dikkat ederseniz bütüncül bir Ege teması vardır seçilen isimlerde. Karya; asırlar boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan bölgemizin kadîm ismi. Bizler Karya topraklarının çocuklarıyız. Bilenlerin malumudur; “ficus carica” ismiyle tesmiye olunan “sarı lop cinsi kuru incir” yani memleketimizim alâmet-i farikası, botanik ismini Karya topraklarından almıştır. Ficus carica; Karya inciri demektir. İlâveten; antik Yunan’da “tarihin babası” olarak meşhur olmuş Herodot; Aydın bölgesi toprakları için “Gökyüzünün altındaki en güzel yeryüzü.” ifadesini kullanmıştır. Kutsal kitapların tamamında bölgemizin mahsulleri olan incir ve zeytine atıflar yapılmış, hususen Kur’ân-ı Kerîm’de müstakil olarak bu 2 meyve zikredilmiştir. Tîn suresi bizzat “incir” başlığını taşırken, ilk ayetinde Allah; “İncire ve zeytine yemin olsun” hitabıyla okuyucuya seslenir. İnsanlık tarihi boyunca bereket, mahsul çeşitliliği ve medeniyet noktasında deyim yerindeyse “centrum” olan coğrafyamız, sektörümüz için de aynı kıymeti barındırmaktadır. Zira natürel beslenmenin temel bileşenlerinin birçoğuna başkentlik yapan bir diyarda yaşıyoruz. Uzun yaşam şehri Nazilli; bu yüzden bir membadır. Birçok sebze ve meyvenin yetiştirilmesine müsait toprakları ile katma değerli mamul üretimine müsait bir zemine sahiptir. Malumunuz; endüstri hammaddeye yakın kurulur. Bu yüzdendir ki; orta vadede Nazilli, nitelikli gıda endüstrisinin başkenti olacaktır ümidindeyiz. Zira hammadde, tam olarak coğrafyamızda. Mevzu; bölgemizin mahsullerini önce ülkemizin tamamına tanıtmak ve pazarlayabilmek akabinde de bu işin ihracatını yapabilmek. Olmazsa olmazımız; katma değerli bir şekilde…       

MESLEĞİNİZİN ZOR VE KOLAY YÖNLERİNDEN BAHSEDER MİSİNİZ?

Pandemi süreci ile birlikte ülkemizdeki e-ticaret alışkanlıkları çok hızlı değişti. 5 ilâ 10 sene sonra varacağımız noktaya 1 sene içinde geldik diyebilirim ülke olarak. Bu da beraberinde hem avantajlar hem dezavantajlar doğurdu. Gıda e-ticareti özelinde serd-i kelâm edecek olursak; hususen bölgemizde pandemi sonrası faaliyete başlayan firma sayısı astronomik olarak artış gösterdi. Meselâ Türk Patent Enstitüsü’nün web sitesine baktığımızda pandemi sonrası, ilgili sınıflarda tescillenen marka adedi bile mevzuyu okumaya kâfidir. Bu çok güzel bir gelişme ve aslına bakarsanız işin kolay kısmını teşkil ediyor. Özellikle bölgemizde doğal gıdaya erişim nispeten daha kolay. E-ticaret alt yapısı hizmeti veren firma sayısı bir hayli fazla. O zaman iş, doğal gıdayı dijitale taşımaya kalıyor. Hepsi bu… Buraya kadar işin keyifli kısmından bahsettim tabi ki de. Ama kazın ayağı perdeli. Sürdürülebilir hizmet vermek, sürekli aynı kalite mahsulü temin etmek, tüketicinin gezdiği her caddede vâr olmak (web sitesi, pazaryerleri ve sosyal medya vb.) ve en kıymetlisi de bu işi katma değerli bir şekilde, markalaştırarak yapmak işin en zor kısmı. Zira maalesef “sadece sezonda yaparız”, “akşamları paketleriz”, “haftasonları uğraşırız” niyetiyle ek iş olarak görülüp girilen bu sektör, sebatsızlık kaldırmıyor. Çünkü gıda işi yapıyoruz. Boğazdan geçen ürünler satıyoruz. Hassasiyet gösterilmeyen en ufak bir detay, tüketiciyi memnuniyetsizliğe sevk etmekle kalmıyor aynı zamanda karşı tarafın sıhhatiyle ilgili problemlere de sebebiyet verebiliyor. Üzülerek biliyoruz ki; bu tarz girişimler ciddi cezalarla muhatap oluyorlar ve finalde akâmete uğrayıp kepenk kapatıyorlar. Her iş dışarıdan kolay gözüküyor. Bizim yaptığımız iş de aynen bu şekilde maalesef. Ama katma değerli ürün ve hizmet niyetiyle yola çıkan işletmeler, sebatları neticesinde bugün hâlen ayakta ve büyüyerek yola devam ediyorlar. Bölgemizi hem ülke genelinde hem de globalde en iyi şekilde temsil ediyorlar. Sektörümüzün dürüst, işini hakkıyla yapan, muteber ve vizyoner arkadaşlara ihtiyacı var. Pasta çok büyük, rızık okyanusu çok geniş. İşin matematiği belli. Profesyonel oyuncular, sebatkârlar, sürekli kendini geliştiren vizyoner paydaşlar için gıda e-ticaretinde, hem ülke içi hem globalde yenecek çok ekmek var kanaatindeyim.       

SON OLARAK SÖYLEMEK İSTEDİKLERİNİZ NELERDİR?

Assolistler en son çıkarmış sahneye. Bölgemizi hareketlendiren, şevke getiren, tam anlamıyla rol model olan bir kurum var önümüzde; Nazilli Ticaret Odası. Ben şahsi merakım gereği; elimden geldiği kadar proaktif ticaret ve sanayi odalarını yakından takip ediyorum. Objektif olarak belirtmek isterim ki; Nazilli Ticaret Odası hususen ülke genelindeki ilçe ticaret odaları içerisinde başı çeken odalardan bir tanesidir. Hatta çoğu ilin ticaret ve sanayi odalarından bile daha aktif ve kurumsaldır. Yurtiçi ve yurtdışı fuar organizasyonları, eğitimler, üyelere özel sunduğu hizmetlerle sınıfının üstünde bir hizmet anlayışına sahiptir. Şahsen Nazilli Ticaret Odası’nın sunduğu tüm hizmetlerden elimden geldiğince yararlanmaya çalışıyorum. Bölgemizin tanıtılmasında gösterdiği üst düzey gayret ve lobi çalışmaları, üyeyi geliştirmeye yönelik hamleleri ve taşın altına elini koymasıyla, NTO benim nezdimde neticeten ve bilvesile istifade ettiğim bir kurumdur. Bu röportaj vesilesiyle hem kendimi hem de işletmemizi tanıtmaya vesile olduğu için tüm NTO ekibine, sorumluları ve yetkililerine çok teşekkür ederim. Herkese hayırlı işler dilerim.    

Türkçe
Sohbete Başla
1
Yardım lazım mı?
Merhaba. Size nasıl yardımcı olabiliriz?